Niçin felsefe okumak istedim?
Bu yıl ikinci üniversite olarak açıktan felsefe okumaya
başladım. Son yıllarda kendimi özellikle okuma noktasında boşlukta hissettiğim
çok oluyordu. Oysa çocukken çok okuyan biri olarak bilinirdim çevremde. Bir bakıma
doğruydu da. Ortaokul ve liseyi yatılı okudum. Bizim zamanımızda her gün üç dört
saat etüt olurdu yatılı okullarda. Şimdi akşam etütleri kısalmış, sabah etüdünü
kaldırmışlar. Neyse… Nedense ders çalışmaya bir türlü alışamadım. Öğrencilik hayatım
neredeyse hiç ders çalışmadan geçti. Etüt saatlerini okuyarak geçirirdim. Zamanla
okumak için teneffüsleri, derslerle etüt arasındaki vakti ve hatta risk alarak bazı
dersleri kullandığım da oldu. Üniversitede de okurdum. Özellikle doğrudan dersle
ilgili olmayan metinler ilgimi çekiyordu. Ama nedense çok düzensiz okudum. Kaliteli
kalitesiz, lüzumlu lüzumsuz ayırımı ve ehemmiyet sıralaması yapmadan rastgele
okudum.
Son yıllarda sıkça yaşadığım bir durum var. Çok meşhur bir
kitap mesela, herkes okumuş. Bunu herkes okumuş, ben neden okumadım acaba, diye
düşünüyorum. Sonra bir fırsat bulup okumaya başlıyorum. Sonlara doğru metin tanıdık
gelmeye başlıyor. Kitap bitmek üzereyken veya bittikten sonra, sanırım ben bunu
daha önce okumuştum, diyorum. Okumuşum ama içerikle birlikte, okuduğumu da
tamamen unutmuşum.
Bir de belli bir yaştan sonra eskiden beri okuduğum
kitapların genelde roman, biraz hikâye, şiir ve az da olsa deneme olduğunu fark
ettim. Belki çok daha az popüler bilim kitapları, ondan biraz fazla dini,
tasavvufi kitaplar. Aslında okumak oldukça kolay bir eylem, yazmak da o kadar
zor değil. Ama düşünmek, hele sistematik düşünmek öyle mi? Ne zaman bir şeyi
ciddi ciddi düşünmeye niyetlensem aslında yaptığımın sadece akıl yürütmek,
hatta daldan dala atlayarak hayallere dalmak olduğunu keşfettim. Elbette bu da
çok kötü bir şey değildir belki. Ama düşünce, fikir… Bu daha fazlası olmalı
bence.
İşte onun için felsefe okumaya karar verdim. Belki düşünme
ve düşünce konusunda bir kapı aralar diye. Bazı arkadaşlar, bunun için okula
devam etmenin gerekli olmadığını, doğrudan felsefi kitaplar alıp okumanın da
yeterli olacağını söylediler. Onlara da hak vermedim değil. Ama benim bir
problemim daha vardı. Atlamadan, belli seviyede bir temel oluşturmak
istiyordum. Çünkü otodidaktlar rast gele çok şey bilseler de sık sık bazı temel
meseleleri atlamış olmakla maluldür. Bir hocam bir gün sınıfta beni kastederek
şöyle demişti. “Bu var ya, enteresan adamdır. Herkesin bildiğini bilmez,
kimsenin bilmediğini bilir.” Doğru söylüyordu. Bunun sebebi düzensiz, plansız
okumalardı. Bu sefer öyle yapmak istemedim.
İyi de öyle yapmamışım. İlk dönemin ders kitaplarını
okuyorum şimdi. Doğrudan felsefeyle ilgili, adında felsefe geçen sadece bir
kitap var. Diğerleri sosyoloji, psikoloji, sosyal politika gibi alanlarda temel
kavramlara aşina olalım diye hazırlanmış kitaplar. Ben kendi kendime okumaya
kalksam bu kitapları okumazdım. Okumayınca da en çok ihtiyacım duyduğum
sorgulama eylemi için tohumlar atılmamış olurdu zihnime.
Ara ara zihnime atılan o sorularla ilgili akıl
yürütmelerimi, ilginç bilgi kırıntılarını not etmeyi düşünüyorum. Ne kadar
olur, nasıl olur bilmiyorum. Ama, ya tutarsa, di mi…
Dos, men owal yazasym gelyardi. Piker, many ikinji plandady. Indi pikirler basyar, emma yazasym gelenok. Garaz, dokuzyn duzuw boljak waagt ook oydyan
YanıtlaSilFelsefe eğitimı hayırlı olsun. Mutlaka fevkalade olur.Lakin, "bilgi kırıntısı " dediğin notlarını paylaşırsan kendi adıma sevinirim. Selamlar Nihat
YanıtlaSil