Ders Yılının Sonunda
Aslında bu “blog”a başlarken maksadım belli aralıklarla da olsa devamlı yazmaktı. Bazı sebeplerden yazamadım. Bu sebepler irdelenebilir pekala ama uzun uzun bundan bahsetmek istemiyorum. Araya bazı işler girdi, erteledim, belki sonra dedim vs… Yoksa kitapları okurken bazı yerlerini çizdiğim, bu konuda bir şeyler not etsem iyi olur dediğim çok husus vardı. İhmal edince ne oldu peki? Söz uçar, yazı kalır dedikleri oldu. Söz uçarsa şöyle bir akıldan geçivermiş düşünce hayli hayli uçar değil mi?
Doğrusu bundan o kadar da emin değilim. Söz belki uçuyordur ama düşünce, söze dökülsün dökülmesin bir çeşit sis gibi bilincin daha derin bölgelerine çöküyor bence. Orada bir çeşit özel bulut alanı oluşturuyor. O buluttan bir şeyleri geri çağırmak her zaman mümkün. Ama her çağırdığın hemen gelir mi, aynısı mı gelir yoksa değişir, demlenir mi gelir, hiç mi gelmez bazen… Bunlar muamma. Şimdi hiç değilse bir ders yılının ardından bir küçük değerlendirme yapmak istiyorum. Evet birinci sınıfı bitirdim. İki dönemde yedişerden on dört ders aldım. Ders kitaplarını okudum. En son finalden önce okumayı, bitirmeyi planladığım iki kitabın son dört ünitesini belki orucun etkisiyle okuyamadım ama o derslerden de geçtim. Genel Matematik ve Sembolik Mantık. Özellikle Sembolik Mantık önemsediğim, beğendiğim, zevk aldığım bir kitaptı. Belki bir ara tekrar bakarım.
*
Felsefe bölümü birinci sınıfta sadece bir tane felsefe kodlu ders var. Yani 1/14 katıksız felsefe. Sanırım önce felsefe dersleri okumaya zihnimizi hazırlamaya çalışıyorlar. Genel olarak sosyoloji ağırlıklı, psikoloji, tarih dersleri de var.
*
Bazı ders kitapları genel kültür açısından önemli. Keşke bu dersleri bütün bölümlerde okutsalar dediğim dersler oldu. Mesela “Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar” ve “Sembolik Mantık”.
*
Bir ders kitabı her zaman özettir. Onlarca eser vermiş, dünya kültür ve siyasi tarihini derinden etkilemiş şahısları birkaç sayfada hatta birkaç paragrafta anlatmaya çalışan yazar ne yapsın. Belki bu dersleri ve ders kitaplarını düşünürler hakkında merak uyandırmaya yarayacak demolar olarak görüp oradan düşünürlerin kitaplarına, asıl metinlere gitmek lazım. Yoksa kuru ve sığ kalacak bir çok şey.
*
Kitaplar genelde iyi hazırlanmış. Tasarım filan da iyi. Bu genel hükümden sonra şunu da söylemeliyim ama; hakkında bilgi sahibi olmadığım konularda yazılanları okuyunca böyle derken, az çok bildiğim konularda basit ve özensiz bulduğum başlıklar oldu. Baştaki hükmüm hakkında tekrar düşündüm, acaba öyle mi gerçekten? Sonra bir önceki paragrafa döndüm. Eh bu kadar özette ancak bu kadar oluyor demek ki…
*
Bazı konular ve bilgiler birkaç kitapta tekrar edilmiş.
Başta gereksiz gibi geldi, sonra bunun iyi olduğunu düşündüm. Tekrar güzeldir… Malum. Sanırım gelecek yıllarda bu tekrarlar gelişerek devam edecek. Mesela bu yıl bir ünitede bahsedilen konu gelecek yıllarda bir kitap olarak karşımıza çıkacak. Bu da bulutsu bir bilgi silüeti oluşturacak zihnimizde.
Oku, unut, tortusu kalsın. O tortu önemlidir.
*
Felsefe tarihi felsefe değildir. Temel metinlere gitmek lazım. Bunu söyledim mi ben demin? Yok benzerini söyledim ama biraz farklı.
*
Bazı okuma parçaları çok iyi. Daha çok olsa keşke. Bir de acaba her yıl, o yılın dersleriyle ilgili bir temel metinler seçkisi verseler nasıl olur? Gerçi böyle bir seçkiyi çoğu öğrenci okumaz belki ama yine de düşünmek lazım.
*
Tavsiye kitaplar da önemli. Herkes ilgi alanına göre hey yıl on on beş kitap alıp okusa çok iyi olur. Ama her yazar ilginç kitaplar tavsiye edemiyor. Okuma parçaları ve tavsiye kitaplar konusunda her kitap aynı kaliteyi yakalayamamış.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilİkinci sınıf değerlendirmenizi de bekliyoruz hocam.
YanıtlaSilDaha erken yazacağımı düşünüyorum
Sil