İsyan Ahlakı / Gecikmiş Bir Okuma

İsyan Ahlakı, gecikmiş bir okumaydı belki benim için. Nurettin Topçu okumak ne zamandır aklımda. Külliyatını okumak isterdim eskiden beri. On yıl kadar önce bir giriş yapmak istedim ama hem tür hem metin çok yanlıştı sanırım, aldığım kitabın ilk metninde duvara toslamış gibi bir hayal kırıklığıyla kalakaldım, devam edemedim. Bu sefer sahici bir başlangıç yaptığımı söyleyebilirim. Öncesinde Topçu’nun hayatını anlatan bir kitap okumak da teşvik edici oldu doğrusu.

Kitabın başlarında biraz zorlandım, sonra açıldı. Özellikle sanatla ilgili kısımlar, “hads ve sanat” bölümü, sanatkarın yolun yarısında kalmış bir mistik olarak resmi çok etkileyiciydi. Michel Ange resim ve heykellerini incelediği sayfalar da etkileyiciydi benim için. Tezin sonunda vardığı yer yine çok çarpıcı. İyi, doyurucu bir felsefe okumasıydı. Yavaş yavaş diğer kitapları da okumam lazım. Dipnotlardan anladığım kadarıyla bazı konularda pek anlaşamayacağız Topçu’yla ama yine de ne dediğini ve o konularda tezini nasıl gerekçelendirdiğini merak ediyorum. Kim bilir belki de anlaşabiliriz. İknaya açık olduğumu düşünüyorum.

Pardon, bir iki yıl önce Bergson hakkındaki kitabını okumuştum. O iyiydi. Bu bahsettiğim başka. Nedense aklımda iyi olan değil şaşırtan kalmış.

Bu arada aslı Fransızca olan kitabın iki çevirisi var, ben yazarın yeni yayımlanan kendi çevirisini okudum. Kitabı hazırlayanlar uzun ve yararlı bir giriş yazmışlar. Önce diğer çeviriyi sonra bu çeviriyi okumayı tavsiye ediyorlar. Bir de Topçu okumaya yeni başlayacaklar için bir okuma planı öneriyorlar. Baştan bilseydim belki o plana göre okurdum.

Alıntı paylaşmak zor, çünkü uzun paragrafların, bazen sayfaların altını çizmişim. Yine de birkaç alıntı versem iyi olur sanırım.


“Bize göre esirlik, iradenin hususi, cüz’î bir varlığa bağlanarak onunla tatmin edilmesi, ve bu tatminle harap olması demektir.” (s.79)

“Vazife, ancak yapıldığı zaman bir hayır vaat ettiği takdirde hayırdan ayrılamayan bir mefhum olabilir.” (s.87)

"Zayıfın kuvvetliden yalvardığı adaletin, dağıtılıp verilen adaletin ötesinde, onu kurmuş olan ve basit bir müsaviliğin sınırlarını geçen bir hareket vardır. Çünkü adalet, kanun tarafından kurulmuş değildir, kanun onu ancak fertlere dağıtıcıdır.” (s.107)

“Eğer itikat başkalarına geçebilir olmasaydı, eğer daima doğmuş olduğu fertte kalsaydı, ne insan cemiyeti, ne de medeniyet olacaktı.” (s.141)

“İtikadın âleme yayılabilmesi ancak taklit ile kâbil oluyor. Hakikatte taklit edilen bir itikattır.” (s.141)

“Sanat insandadır, eşyada değildir. Sanatın özü eşyanın insan tarafından görünüşünde, yani sezgide değil, belki insanın tâ kendisinde, insan iradesinin derin ve aşkın hareketinde barınmaktadır.” (s.157)

“Çile dolduranda görülen ruh hastalıkları çok kere sanatkârda görülen hastalıklarla aynı karakterleri taşırlar.” (s.166)

Blondel’den alıntı “Allah’ın tam olarak bilindiği bir kere kabul edildi mi, artık o hiç bilinmez.” (s.183)





Yorumlar

Popüler Yayınlar