BİR ETİK TARTIŞMASI OLARAK PLATON'UN KRİTON DİYALOĞU (Yazı Ödevi)
//AÖF altıncı dönem derslerinden biri yazılı ödev hazırlama şeklindeydi. Bize verilen konuda, belirlenen şartlara uygun bir metin hazırlayacaktık. Ben aşağıdaki metni hazırladım. Çok parlak bir not almamıştım sanırım ama yine de dersi geçtim. (H.C.)//
BİR ETİK TARTIŞMASI OLARAK PLATON'UN KRİTON DİYALOĞU
Giriş
Platon, Kriton diyaloğunda doğrudan etiğin ve ahlakın ne olduğunu tartışmaz, ama kahramanlarını kişisel yararlarla toplum kuralları arasında bir çatışma olduğu zaman niçin, neyi tercih edeceğimiz üzerine konuşturur. Bu da metnin başlıbaşına bir etik araştırması olarak değerlendirilmesine imkan vermektedir.
Frankena da bu yüzden Etik isimli çalışmasının ilk bölümünde Sokrates'in hayatının en trajik dönüm noktasında içinde bulunduğu durumu değerlendirmesini inceliyor. Ahlaki olan davranış hangisidir ve buna nasıl bir akıl yürütmeyle ulaşılabilir? (Frankena, 2007: 16)
Bu akıl yürütme tümel olan ahlaki kabullerden ve kurallardan kişinin kendine özgü etik yargılara ulaşması yönünde bir yolculuktur. “Bu işlemin ne kadar doğal olduğunu Kriton'u okuyan herkes açık bir şekilde görecektir. (Frankena, 2007: 17)
Peki toplumun ahlak kuralları insana nasıl davranacağı hususunda net ölçüler vermez mi? Basit veya indirgemeci bir yaklaşımla bakarsak belki bu soruya evet diyebiliriz ama “Aslında ahlaki sorunların çoğu, 'ödevler çatışması'nın yaşandığı, yani, bir ahlak ilkesinin bir tarafa, bir başkasının ise diğer tarafa götürdüğü durumlarda ortaya çıkar.” (Frankena, 2007: 18)
İşte ölüm kalım arasında bir tercihi de beraberinde getirecek bir ödevler çatışmasıyla karşı karşıyadır filozof ve verili ahlak kuralları arasında hangisini tercih edeceğine zihinsel bir emek sonucu ulaşması gerekmektedir.
“Kriton'a Giriş”te diyoloğun ana düşüncesi şöyle özetlenmiştir: “Adaletsiz ve eğri davranışın her zaman yanlış bir tutum olduğu ve bundan ötürü adaletsizliği eğrilikle ortadan kaldırmaya çalışmanın yanlış bir davranış olarak kabul edilmesi getektiği, bu diyoloğun temelinde yatan ana görüştür.” (Platon, 2009: 281)
Kökenbilim Bakımından Etik ve Ahlak
Etik ve ahlak sözcüklerinin sözlük anlamlarına ve etimolojilerine bakarsak bu iki kavramın bazen aynı, bazen birbirine yakın anlamda kullanıldığını görürüz. Öyle de olsa bu kavrammların birbiriyle ilişkili olmakla beraber ayrı kavramlar olduğunu vurgulamamız gerekir.
Öncelikle kavrammların güncel kullanımlarını görmek için TDK Türkçe Sözlükte nasıl geçtiğine bakalım.
Ahlak isim (ahla:kı, l ince okunur) Arapça aḫlāḳ 1. isim Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre. 2. İyi nitelikler, güzel huylar
moral isim Fransızca morale isim Bir insanın ruhsal gücü, manevi güç, yürek gücü, maneviyat
etik isim Fransızca éthique 1. isim Töre bilimi 2. Ahlak 3. Ahlaki, ahlakla ilgili (Akalın vd., 2005)
Burada moral ve ahlak sözcüklerini ayrı ayrı almamızın nedeni, Türkçede ahlak dediğimiz zaman kastettiğimiz terimin batı dillerinde moral kavramıyla karşılanmakta olmasıdır. Bu durumda Türkçe bir terim olarak ahlak sözcüğünün etimolojisini incelerken hem Arapçadan gelen ahlak sözcüğünün, hem Fransızca yoluyla Türkçeye geçen moral sözcüğünün kökenine göz atmamız gerekecektir. Nişanyan, bu sözcüklerin kökenlerini şöyle göstermiştir.
etik; Fr éthique ahlak, ahlaki EYun ethikos<éthos örf, adap, ahlak
moral; Fr morale ahlak gücü, zorluklara direnme gücü <moral ahlaki, ahlaka ilişkin Lat moralis <mos, mor- mizaç, terbiye, ahlak
ahlak; Ar axlaq (xulq çoğ.) yaradılışlar, huylar < xlq yaratma (Nişanyan, 2004)
Burada etik ve moral sözcüklerinin kökenleri Yunanca ve Latince olsa da dilimize Fransızcada terimleştikleri şekliyle geçtiklerine dikkat etmek lazım.
Bu girişten sonra İyi'nin çalışmasından daha geniş bir açıklamayı aktarabiliriz. “Etika sözcüğü, ethos sözcüğünün çoğulu olan ete'ye ilişkin konular anlamına gelmektedir. Ethos'un çoğulu olan ethe, en eski anlamıyla söylenirse canlı bir varlığın mekanı, hep gittiği, sığındığı yer anlamına gelmektedir. İlk anlamıyla bir canlının sığındığı yer, ortam anlamına gelen ethe'nin tekili olan ethos sözcüğü de karakter, huy demektir. ...Etik sözcüğünün daha sonra bir felsefe disiplininin adı olması, tekil olarak kullanılan ethos sözcüğündeki karakter anlamına dayanmaktadır.” (İyi vd., 2013: 5)
Etik ve Ahlak Arasındaki Fark
Peki etik ve ahlak kavramları arasındaki fark nedir? Etik, öncelikle bir bilgi alanını anlatmak için kullanılmaktadır. Bu alan, felsefenin en temel alanlarından biridir. Ahlak sözcüğüne gelince tarihsel ve toplumsan bağlamda ele alınması gereken bir olguyu ifade etmek için kullanılmaktadır. Ahlak bir değer yargıları sistemidir ve ait olduğu topluma, yere, zamana göre, en azından detayda değişebilmektedir. Ahlaktan söz edilirken din, ideoloji, çağ, tarihi altyapı vs.ye göre değişen bir değerler sistemi söz konusu. “Görüldüğü gibi ahlak bir olgudur ve geniş anlamıyla söylenirse, insanın toplumsal yanıyla ilgili bir olgudur. ...Bu ana özelliğiyle ahlak, filozofun kurup var etmediği, toplumda kendiliğinden var olan, ama filozofun sadece 'bu nedir?' diye sorabileceği bir gerçeklik olgusudur. Bu soruyu sorabilmek ise etik alanının bilgisiyle olur. Demek ki ahlak,olgusal nitelikli bir var olandır, etik ise bilgisel niteliklidir.” (İyi vd., 2013: 7)
Frankena etik ve ahlak arasındaki farkı her iki terimi tanımlarken şöyle ortaya koymaktadır. “Etik, felsefenin bir dalıdır; ahlak felsefesidir, ya da ahlak, ahlaki sorunlar ve ahlaki yargıılar hakkında felsefi düşünmedir. (Frankena, 2007: 20) “Ahlak, bir açıdan, en azından toplumsal bir kurumdur, bireyin kendine rehber alacağı basit bir keşif ya da buluşu değildir.” (Frankena, 2007: 23)
Yani kişi ahlakı kendi aklıyla bulmaz, kendini aklakın içinde bulur. Ahlak gelenekle yasa arasında bir yerde durur. Zaman içinde toplum tarafından oluşturuluşu geleneğe benzer, bir taraftan da yasanınki gibi net olmasa da yaptırımları var.
Ahlaki Nesnelcilik, Ahlaki Görecilik Tartışması
Peki ahlak tamamen değişen bir sistem midir, evrensel ahlak normlarından bahsedilemez mi? Her kişi kendince ahlaklı olduğunu düşündüğü şekilde hareket olursa toplum bundan nasıl etkilenir ya da buna nasıl tepki verir? Felsefe tarihi boyunca ahlakın nesnelliği göreciliği tartışılagelen bir sorun olmuştur.
Felsefe Terimleri Sözlüğünde görecilik teriminin ahlâk sökonusu olduğunda tanımı şöyle verilmiştir. “[ Görecilik] genel geçer, salt ahlâk değerleri olmadığını, bütün değerlerin çağlara, toplumlara, kişilere, kültür durumlarına, yaşama biçimine göre değiştiğini öne süren öğreti[dir.] (Akarsu, 1975: 81) Yine ahlâkla ilgili olduğu bağlamlarda “nesnel” teriminin tanımı da şöyle verilmiştir. “Bireyleri aşan, ama aynı zamanda onları birleştiren tinsel yaşam alanı. (Akarsu, 1975: 125)
Aslında kritik bir durumla karşılaştığındane yapması gerektiğine son kertede kişi kendisi karar vermektedir. Verdiği karar toplumsal normlara ne kadar uyar, kişinin vicdanına uygun mudur, bütün bunlar da karar veren kişiyi bağlar. İstediğini tercih eder ve bu her zaman seçimin doğru olduğu, toplum normlarına uyduğu veya ceza almayacağı anlamına gelmez.
Elbette bütün düşünürler katı nesnelci ya da görecilik yanlısı değildir. Görecilik ile evrenselliği uzlaştırmaya çalışan düşünürler de vardır. Bunlardan biri olan M. F. Sheler ahlaki değerlerin zamana ve mekana göre değiştirini ama özleri bakımından insanüstü ve zamanüstü olduğunu savunur. (Altunışık, 2018:272) Belki daha makul olan böyle uzlaştırıcı ve kapsayıcı bir yaklaşım olacaktır. Eskilerin usûl (kökler) ve fürû (dallar) dedikleri şekilde ahlak değerlerininin köklerinin evrensel değerler olduğu; dallarının, yapraklarının ise çağın gereklerine, toplumsal değişimlere, ilkim ve coğrafyaya göre değişim göstereceğini söyleyebiliriz.
Kriton Diyolağu, Etik ve Ahlak
Kriton, diyoloğun başında Sokrates'e arkadaşının durumuyla ilgili kaygılarını anlatır. Dostlarıyla birlikte onu kaçırmak istemektedirler ve bu konuda filozofu ikna etmeye çalışır. Kaygılarından biri de kendisiyle ilgili ortak tanıdıklarının kefalet ödemekten kaçındığını düşünecekleridir. (Platon, 2009: 282, 44-c b.) Bu konuşmada şunu görürüz Kriton çoğunluğun ne düşündüğünü önemsemekte, Sokrates ise önemsememektedir. Sokrates'e göre kalabalığın ne diyeceği değil, kendi aklının ne diyeceği önemlidir ve o ana kadar savunduklarına uygun, tutarlı bir davranış sergilemek istemektedir. “İlkem, içinde tek bir sesi, incelendiği zaman bana en iyi gibi görünen aklın sesini dinlemektir. (Platon, 2009: 284, 46-b b.) diyerek ifade eder bunu. Bu ifadesine bakarak Sokrates'in göreceli, kişiye ait bir ahlak anlayışını savunduğunu düşünebiliriz. Ama bu erken verilmiş bir karar olur. Çünkü o aklın sesini dinlemek derken, felsefi çıkarımlar yapan ve iyice düşününce her aklı başında kişinin benzer sonuçları elde edebileceği bir akıl yürütmekten bahsediyor. Bunu şu sorudan anlıyoruz. “Doğru ve yanlış, çirkin ve güzel, iyi ve kötü söz konusu olunca; uymamız ve çekinmemiz gereken şey çoğunluğun düşüncesi midir, yoksa, eğer öyle biri varsa işinin ustası olan tek bir kimseninki mi?” (Platon, 2009: 286, 47-d b.)
Diyalog bu şekilde devam eder. Sokrates uğrunda bir ömür harcadığı öğretisini yıkma pahasına yaşlılık hayatını üç beş yıl daha uzatmayı tercih etmeyecektir. Kararını verirken bu durumda çoğunluk ne yapardı diye değil, ben ne yapmalıyım diye düşünmüştür. Kendini dinlerken de heveslerine, arzularına değil, doğru çıkarımlar yaptığına inandığı aklına uymuştur.
Diyalog şöyle bitiyor; “Öyleyse bırakalım bunları da Kriton, benim dediğimi yapalım; Tanrının gösterdiği yol bu çünkü.”
Sonuç
Diyebiliriz ki bu diyalog bir etik tartışmasıdır, çünkü Sokrates içinde bulunduğu ikilemi sonuçta sadece kurallara başvurarak değil, çünkü bu yeterli değildir, hangi kuralların öncelik taşıdığına karar vererek çözmüştür. (Frankena, 2007: 18)
Ahlak toplumsal bir kurumdur. Büsbütün kişisel bir ahlak anlayışından bahsetmek pek mümkün görünmemektedir. Sokrates'in Kriton'a karşı savunduğu gibi bazen içinde yaşadığı toplumun toplumun kişiden ahlak normlarına belli ölçüde de olsa uymasını istemeye hakkı vardır. Çünkü bireyin birey olarak var olabileceği, kendini ifade edebileceği ortam yine toplumdur. Ama toplum kişilerin daha iyi yaşamaları için tesis etmiştir ahlak normalarını, onların nefes almalarını zorlaştıracak bir baskı havası oluşturmak için değil. Burası da önemlidir. Kısacası “Ahlak insan içindir, insan ahlak için değil.” (Frankena, 2007: 211)
Kaynakça
İyi, S. (2013) Etik (Birinci Ünite). Ankara: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Nişanyan, S. (2004) Sözlerin Soyağacı / Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü. İstanbul: Adam Yayınları.
Akalın vd. (2005) Türkçe Sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Frankena, W. K. (2007) Etik. çev. Azmi Aydın. İstanbul: İmge Kitapevi.
Akarsu, B. (1975) Felsefe Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Platon. (2009) Kriton, Diyologlar içinde. çev. Tanju Gökçöl. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Altunışık, M. A. (2018) Bireysel-Toplumsal Farklılıklar ve Ahlakî Görecilik Sorunu, AUID, 6(10). 261-282
BİR ETİK TARTIŞMASI OLARAK PLATON'UN KRİTON DİYALOĞU
Giriş
Platon, Kriton diyaloğunda doğrudan etiğin ve ahlakın ne olduğunu tartışmaz, ama kahramanlarını kişisel yararlarla toplum kuralları arasında bir çatışma olduğu zaman niçin, neyi tercih edeceğimiz üzerine konuşturur. Bu da metnin başlıbaşına bir etik araştırması olarak değerlendirilmesine imkan vermektedir.
Frankena da bu yüzden Etik isimli çalışmasının ilk bölümünde Sokrates'in hayatının en trajik dönüm noktasında içinde bulunduğu durumu değerlendirmesini inceliyor. Ahlaki olan davranış hangisidir ve buna nasıl bir akıl yürütmeyle ulaşılabilir? (Frankena, 2007: 16)
Bu akıl yürütme tümel olan ahlaki kabullerden ve kurallardan kişinin kendine özgü etik yargılara ulaşması yönünde bir yolculuktur. “Bu işlemin ne kadar doğal olduğunu Kriton'u okuyan herkes açık bir şekilde görecektir. (Frankena, 2007: 17)
Peki toplumun ahlak kuralları insana nasıl davranacağı hususunda net ölçüler vermez mi? Basit veya indirgemeci bir yaklaşımla bakarsak belki bu soruya evet diyebiliriz ama “Aslında ahlaki sorunların çoğu, 'ödevler çatışması'nın yaşandığı, yani, bir ahlak ilkesinin bir tarafa, bir başkasının ise diğer tarafa götürdüğü durumlarda ortaya çıkar.” (Frankena, 2007: 18)
İşte ölüm kalım arasında bir tercihi de beraberinde getirecek bir ödevler çatışmasıyla karşı karşıyadır filozof ve verili ahlak kuralları arasında hangisini tercih edeceğine zihinsel bir emek sonucu ulaşması gerekmektedir.
“Kriton'a Giriş”te diyoloğun ana düşüncesi şöyle özetlenmiştir: “Adaletsiz ve eğri davranışın her zaman yanlış bir tutum olduğu ve bundan ötürü adaletsizliği eğrilikle ortadan kaldırmaya çalışmanın yanlış bir davranış olarak kabul edilmesi getektiği, bu diyoloğun temelinde yatan ana görüştür.” (Platon, 2009: 281)
Kökenbilim Bakımından Etik ve Ahlak
Etik ve ahlak sözcüklerinin sözlük anlamlarına ve etimolojilerine bakarsak bu iki kavramın bazen aynı, bazen birbirine yakın anlamda kullanıldığını görürüz. Öyle de olsa bu kavrammların birbiriyle ilişkili olmakla beraber ayrı kavramlar olduğunu vurgulamamız gerekir.
Öncelikle kavrammların güncel kullanımlarını görmek için TDK Türkçe Sözlükte nasıl geçtiğine bakalım.
Ahlak isim (ahla:kı, l ince okunur) Arapça aḫlāḳ 1. isim Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre. 2. İyi nitelikler, güzel huylar
moral isim Fransızca morale isim Bir insanın ruhsal gücü, manevi güç, yürek gücü, maneviyat
etik isim Fransızca éthique 1. isim Töre bilimi 2. Ahlak 3. Ahlaki, ahlakla ilgili (Akalın vd., 2005)
Burada moral ve ahlak sözcüklerini ayrı ayrı almamızın nedeni, Türkçede ahlak dediğimiz zaman kastettiğimiz terimin batı dillerinde moral kavramıyla karşılanmakta olmasıdır. Bu durumda Türkçe bir terim olarak ahlak sözcüğünün etimolojisini incelerken hem Arapçadan gelen ahlak sözcüğünün, hem Fransızca yoluyla Türkçeye geçen moral sözcüğünün kökenine göz atmamız gerekecektir. Nişanyan, bu sözcüklerin kökenlerini şöyle göstermiştir.
etik; Fr éthique ahlak, ahlaki EYun ethikos<éthos örf, adap, ahlak
moral; Fr morale ahlak gücü, zorluklara direnme gücü <moral ahlaki, ahlaka ilişkin Lat moralis <mos, mor- mizaç, terbiye, ahlak
ahlak; Ar axlaq (xulq çoğ.) yaradılışlar, huylar < xlq yaratma (Nişanyan, 2004)
Burada etik ve moral sözcüklerinin kökenleri Yunanca ve Latince olsa da dilimize Fransızcada terimleştikleri şekliyle geçtiklerine dikkat etmek lazım.
Bu girişten sonra İyi'nin çalışmasından daha geniş bir açıklamayı aktarabiliriz. “Etika sözcüğü, ethos sözcüğünün çoğulu olan ete'ye ilişkin konular anlamına gelmektedir. Ethos'un çoğulu olan ethe, en eski anlamıyla söylenirse canlı bir varlığın mekanı, hep gittiği, sığındığı yer anlamına gelmektedir. İlk anlamıyla bir canlının sığındığı yer, ortam anlamına gelen ethe'nin tekili olan ethos sözcüğü de karakter, huy demektir. ...Etik sözcüğünün daha sonra bir felsefe disiplininin adı olması, tekil olarak kullanılan ethos sözcüğündeki karakter anlamına dayanmaktadır.” (İyi vd., 2013: 5)
Etik ve Ahlak Arasındaki Fark
Peki etik ve ahlak kavramları arasındaki fark nedir? Etik, öncelikle bir bilgi alanını anlatmak için kullanılmaktadır. Bu alan, felsefenin en temel alanlarından biridir. Ahlak sözcüğüne gelince tarihsel ve toplumsan bağlamda ele alınması gereken bir olguyu ifade etmek için kullanılmaktadır. Ahlak bir değer yargıları sistemidir ve ait olduğu topluma, yere, zamana göre, en azından detayda değişebilmektedir. Ahlaktan söz edilirken din, ideoloji, çağ, tarihi altyapı vs.ye göre değişen bir değerler sistemi söz konusu. “Görüldüğü gibi ahlak bir olgudur ve geniş anlamıyla söylenirse, insanın toplumsal yanıyla ilgili bir olgudur. ...Bu ana özelliğiyle ahlak, filozofun kurup var etmediği, toplumda kendiliğinden var olan, ama filozofun sadece 'bu nedir?' diye sorabileceği bir gerçeklik olgusudur. Bu soruyu sorabilmek ise etik alanının bilgisiyle olur. Demek ki ahlak,olgusal nitelikli bir var olandır, etik ise bilgisel niteliklidir.” (İyi vd., 2013: 7)
Frankena etik ve ahlak arasındaki farkı her iki terimi tanımlarken şöyle ortaya koymaktadır. “Etik, felsefenin bir dalıdır; ahlak felsefesidir, ya da ahlak, ahlaki sorunlar ve ahlaki yargıılar hakkında felsefi düşünmedir. (Frankena, 2007: 20) “Ahlak, bir açıdan, en azından toplumsal bir kurumdur, bireyin kendine rehber alacağı basit bir keşif ya da buluşu değildir.” (Frankena, 2007: 23)
Yani kişi ahlakı kendi aklıyla bulmaz, kendini aklakın içinde bulur. Ahlak gelenekle yasa arasında bir yerde durur. Zaman içinde toplum tarafından oluşturuluşu geleneğe benzer, bir taraftan da yasanınki gibi net olmasa da yaptırımları var.
Ahlaki Nesnelcilik, Ahlaki Görecilik Tartışması
Peki ahlak tamamen değişen bir sistem midir, evrensel ahlak normlarından bahsedilemez mi? Her kişi kendince ahlaklı olduğunu düşündüğü şekilde hareket olursa toplum bundan nasıl etkilenir ya da buna nasıl tepki verir? Felsefe tarihi boyunca ahlakın nesnelliği göreciliği tartışılagelen bir sorun olmuştur.
Felsefe Terimleri Sözlüğünde görecilik teriminin ahlâk sökonusu olduğunda tanımı şöyle verilmiştir. “[ Görecilik] genel geçer, salt ahlâk değerleri olmadığını, bütün değerlerin çağlara, toplumlara, kişilere, kültür durumlarına, yaşama biçimine göre değiştiğini öne süren öğreti[dir.] (Akarsu, 1975: 81) Yine ahlâkla ilgili olduğu bağlamlarda “nesnel” teriminin tanımı da şöyle verilmiştir. “Bireyleri aşan, ama aynı zamanda onları birleştiren tinsel yaşam alanı. (Akarsu, 1975: 125)
Aslında kritik bir durumla karşılaştığındane yapması gerektiğine son kertede kişi kendisi karar vermektedir. Verdiği karar toplumsal normlara ne kadar uyar, kişinin vicdanına uygun mudur, bütün bunlar da karar veren kişiyi bağlar. İstediğini tercih eder ve bu her zaman seçimin doğru olduğu, toplum normlarına uyduğu veya ceza almayacağı anlamına gelmez.
Elbette bütün düşünürler katı nesnelci ya da görecilik yanlısı değildir. Görecilik ile evrenselliği uzlaştırmaya çalışan düşünürler de vardır. Bunlardan biri olan M. F. Sheler ahlaki değerlerin zamana ve mekana göre değiştirini ama özleri bakımından insanüstü ve zamanüstü olduğunu savunur. (Altunışık, 2018:272) Belki daha makul olan böyle uzlaştırıcı ve kapsayıcı bir yaklaşım olacaktır. Eskilerin usûl (kökler) ve fürû (dallar) dedikleri şekilde ahlak değerlerininin köklerinin evrensel değerler olduğu; dallarının, yapraklarının ise çağın gereklerine, toplumsal değişimlere, ilkim ve coğrafyaya göre değişim göstereceğini söyleyebiliriz.
Kriton Diyolağu, Etik ve Ahlak
Kriton, diyoloğun başında Sokrates'e arkadaşının durumuyla ilgili kaygılarını anlatır. Dostlarıyla birlikte onu kaçırmak istemektedirler ve bu konuda filozofu ikna etmeye çalışır. Kaygılarından biri de kendisiyle ilgili ortak tanıdıklarının kefalet ödemekten kaçındığını düşünecekleridir. (Platon, 2009: 282, 44-c b.) Bu konuşmada şunu görürüz Kriton çoğunluğun ne düşündüğünü önemsemekte, Sokrates ise önemsememektedir. Sokrates'e göre kalabalığın ne diyeceği değil, kendi aklının ne diyeceği önemlidir ve o ana kadar savunduklarına uygun, tutarlı bir davranış sergilemek istemektedir. “İlkem, içinde tek bir sesi, incelendiği zaman bana en iyi gibi görünen aklın sesini dinlemektir. (Platon, 2009: 284, 46-b b.) diyerek ifade eder bunu. Bu ifadesine bakarak Sokrates'in göreceli, kişiye ait bir ahlak anlayışını savunduğunu düşünebiliriz. Ama bu erken verilmiş bir karar olur. Çünkü o aklın sesini dinlemek derken, felsefi çıkarımlar yapan ve iyice düşününce her aklı başında kişinin benzer sonuçları elde edebileceği bir akıl yürütmekten bahsediyor. Bunu şu sorudan anlıyoruz. “Doğru ve yanlış, çirkin ve güzel, iyi ve kötü söz konusu olunca; uymamız ve çekinmemiz gereken şey çoğunluğun düşüncesi midir, yoksa, eğer öyle biri varsa işinin ustası olan tek bir kimseninki mi?” (Platon, 2009: 286, 47-d b.)
Diyalog bu şekilde devam eder. Sokrates uğrunda bir ömür harcadığı öğretisini yıkma pahasına yaşlılık hayatını üç beş yıl daha uzatmayı tercih etmeyecektir. Kararını verirken bu durumda çoğunluk ne yapardı diye değil, ben ne yapmalıyım diye düşünmüştür. Kendini dinlerken de heveslerine, arzularına değil, doğru çıkarımlar yaptığına inandığı aklına uymuştur.
Diyalog şöyle bitiyor; “Öyleyse bırakalım bunları da Kriton, benim dediğimi yapalım; Tanrının gösterdiği yol bu çünkü.”
Sonuç
Diyebiliriz ki bu diyalog bir etik tartışmasıdır, çünkü Sokrates içinde bulunduğu ikilemi sonuçta sadece kurallara başvurarak değil, çünkü bu yeterli değildir, hangi kuralların öncelik taşıdığına karar vererek çözmüştür. (Frankena, 2007: 18)
Ahlak toplumsal bir kurumdur. Büsbütün kişisel bir ahlak anlayışından bahsetmek pek mümkün görünmemektedir. Sokrates'in Kriton'a karşı savunduğu gibi bazen içinde yaşadığı toplumun toplumun kişiden ahlak normlarına belli ölçüde de olsa uymasını istemeye hakkı vardır. Çünkü bireyin birey olarak var olabileceği, kendini ifade edebileceği ortam yine toplumdur. Ama toplum kişilerin daha iyi yaşamaları için tesis etmiştir ahlak normalarını, onların nefes almalarını zorlaştıracak bir baskı havası oluşturmak için değil. Burası da önemlidir. Kısacası “Ahlak insan içindir, insan ahlak için değil.” (Frankena, 2007: 211)
Kaynakça
İyi, S. (2013) Etik (Birinci Ünite). Ankara: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Nişanyan, S. (2004) Sözlerin Soyağacı / Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü. İstanbul: Adam Yayınları.
Akalın vd. (2005) Türkçe Sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Frankena, W. K. (2007) Etik. çev. Azmi Aydın. İstanbul: İmge Kitapevi.
Akarsu, B. (1975) Felsefe Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
Platon. (2009) Kriton, Diyologlar içinde. çev. Tanju Gökçöl. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Altunışık, M. A. (2018) Bireysel-Toplumsal Farklılıklar ve Ahlakî Görecilik Sorunu, AUID, 6(10). 261-282

Yorumlar
Yorum Gönder